Karadeniz müziğinde rant dönemi bitiyor.
Müzikseverlerin Karmate grubundan tanıdığı Resul Dindar, ilk solo albümü Divane ile karşımızda. Albümünde Karadeniz’in her yanını anlatmaya çalıştığını söyleyen sanatçının en büyük üzüntüsü bölgede yapılan çevre tahribatları. Dindar, “Çevre benim müziğimden daha önemli.” diyor.
Müzik maceranız nasıl başladı?
Annemin söylediği ninniler ve babamın bağlamasının sesiyle büyüdüm. Dedem sesimi çok seviyordu ve sürekli benden Karadeniz türküleri söylememi istiyordu. Oysaki ben Türk sanat müziğiyle müziği anlamaya ve tanımaya başladım. Öğretmenlerim de sesimin güzel olduğunu söyleyerek benden şarkı söylememi isterdi. Oysaki ben hâlâ daha sesimin güzel olduğunun farkında değilim. Gözümü kapatır ve söylerim. Bu işin eğitimini almadım hiçbir şekilde.
İstanbul serüvenine ne zaman atıldınız?
Abim İstanbul’da üniversite okuyordu. Onun sayesinde geldim. Bir grup kurduk ama iki yıl sonra dağıldı. Sonrasında da Karmate macerası başladı.
Ne oldu da gruptan ayrıldınız?
İkinci albüm sonrasında anlaşamadık, bölündük. Ortak kararlar alınamıyordu. Hep bir kavga ve tartışma söz konusuydu. Artık arkadaş bile değildik, nasıl müzik yapabilirdik? Ya Karmate bitecekti ya da birileri ayrılacaktı. Devam edip kalsaydık ortaya çok samimiyetsiz şeyler çıkacaktı, bu da Karmate’nin misyonuna ters olacaktı.
Yeni albümünüz Divane’deki eserleri neye göre belirlediniz?
Anonim eserleri çok seviyorum. Ne olursa olsun onların mutlaka bir Karadeniz albümünde olması lazım, şimdiki şartlarda daha iyi kayıt altına alınıp geleceğe daha doğru aktarılabilmesi için. Türkülerle sanki geçmişten bugüne, bugünden geçmişe bir yolculuk yapıyorum. Anonim eserlerden farklı bir enerji alıyorum. Onun dışında daha önce Erkan Ocaklı ve İbrahim Can’ın söylediği türküleri yorumladım. Yeni besteler de var. Karadeniz’in her yerini hissedebileceğiniz bir albüm yapmaya çalıştım.
Karadeniz müziği bir dönem çok kötü bir şekilde temsil edildi. Bunun sebebi ne?
Evet, 1991’den 2001’e kadar böyle bir dönem yaşandı. Benim de tam olarak anlayamadığım bir şey bu. İnsanların o dönemki yaşantısı veya duyguları mı bilmiyorum ama elektronik altyapılı, o kötü ve basit müzik tarzı sevildi. Tarkan’a özenen ama Karadeniz müziğini yaptığını söyleyen tipler meydana çıktı. Belki insanlar ilk kez böyle bir tarzla karşılaştıkları için bunu sevdi.
Karadeniz müziği Kazım Koyuncu ile yeni bir kırılma noktası yaşadı.
Kazım Koyuncu’dan sonra bu müzik yeniden gündeme geldi. Daha önce genelde 40 yaşından büyüklerin dinlediği bir Karadeniz müziği vardı. Kazım’dan sonra gençler bu müziği sevmeye başladı.
Bu müziğin rantından faydalanmak isteyenler de oldu.
Bu hâlâ devam ediyor. Kazım Koyuncu’dan sonra bu konuda bir boşluk oluştu. Müzik şirketleri ve müzisyenler bu boşluktan faydalanmak istedi. İnanılmaz bir tüketim başladı ama bu durum yavaş yavaş bitiyor. Etkisini kaybetmeye başladı. O dönemde kendini geliştirmeyi başarabilmiş isimler şimdi varlığını sürdürüyor.
Sizin için yeni Kazım Koyuncu benzetmesi yapıldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Karmate’nin ilk çıktığı yıllarda böyle bir tanımlama yapıldı. İnsanlar Kazım’ı çok sevdi. Onun ardından oluşan boşluğu bir başkasıyla doldurmak istediler.
O boşluk dolar mı?
Kesinlikle dolmaz. Belki bir başkası bunu başka biriyle doldurabilir ama mesela bende dolmaz.
Bir konserde seyirciyle girdiğiniz münakaşa üzerine çok haber yapıldı. Neden böyle bir şey oldu?
Tamamen beni karalamaya yönelik bir olaydı. Yerel basından kötü niyetli bir kişi bunu gündeme getirdi. Benim bir milletvekilini eleştirdiğim gibi saçma sapan şeyler ortaya atıldı. Orada çevreyle ilgili sorunlara değindim, sonra organizasyonu eleştirdim. Bunları söylerken biri, ‘Konuşma lan şarkı söyle’ diye bağırdı. Sonuçta ben de insanım, duygularım var. Aynı şekilde cevap verdim. Aslında verdiğim tepki benim o yörenin insanı olduğuma işaret ediyor. Tamamen samimi bir cevaptı.
Çevre, şarkılarımdan daha önemli
Her platformda çevreyle ilgili görüşlerinizi paylaşıyorsunuz.
Şarkı söylememden daha önemli bir konu çevre. Doğa olmazsa yaşam olmaz, kültür olmaz, her şey kaybolur. Bu tabiat yok olunca buradaki insanlar dağılacak. Diller, kültürler nasıl korunacak? Birçok derenin üstüne HES yapıldı. Bunlar Karadeniz’i yok ediyor. Burası sadece Karadenizli’nin değil tüm insanlığın.
Bu söylemler ideolojik ve politik olarak algılanıyor…
Maalesef. Buna çok kızıyorum. Bir şarkı söyle, bir sorun dile getir, direkt bir tarafa yapıştırılıyorsun. Bu işin sağı, solu, önü, arkası yok. Hepimizin problemi.
Tek derdiniz çevre mi?
Çözüm sürecinin yürütülme şekli ve akil insanlar beni rahatsız ediyor. Halk kendi vekillerini seçip Meclis’e gönderdi. Milletvekilleri ne işe yarıyor? Bu insanlar Meclis’e yemek yemeye, gezmeye mi gidiyor? Bizim Meclis’imiz var, ne işe yarıyor. Bu iş akil insanlara mı kaldı? Eğer Meclis’tekiler hiçbir işe yaramıyorsa onlar değişsin.
Kaynak: Zaman Gazetesi